Yazılarımı bir türlü cuma günlerine denk getiremediğimi
biliyorum. Haftaya cuma da yazamayacağıma göre bugün iki film hakkında yazı
yazayım dedim. Birincisi, favori müzikaller listemde ikinci yeri tutan Phantom
Of The Opera. Diğerini ise bir sonraki yazımda öğreneceksiniz. Belki ikincisi
bugüne yetişmez. Belki yazarım da yarın telefondan yayınlamaya çalışırım.
Andrew Lloyd Webber’ın müzik konusundaki dahiliğinden
dolayı filmin içinize işleyen bir yönü var. Zaten filmi baya geç izlediğim için
ve önceden müziklerini duyup izlediğim için Webber kesinlikle ilk konu olmayı
hak ediyor. Bu arada Phantom Müzikali, Broadway’deki en büyük orkestraya sahip
olan müzikal olmakta birlikte bu yıl yirmi beşinci yılını kutladı. Hiçbir zaman
operaya karşı aşırı ilgi duymadım ancak filmi izledikten sonra bilemiyorum. Tek
bildiğim bir şey var ki Phantom gerçekte var olsaydı, o kişi Andrew Lloyd
Webber olurdu.
Filmden kısaca bahsedeyim. Christine isimli on altı
yaşındaki kız operada bale eğitimi alarak büyümüş ancak çok da güzel bir sesi
var. Sesinin bu kadar güzel olmasının nedeni ise operanın gizemli ve korkunç
hayaletinden dersler alması. Bir gün Phantom, Christine’in karşısına çıkmaya
karar veriyor ve onu mağarasına götürüyor. Phantom, kitapta gerçek adı Erik,
Christine’e aşık ve içinde tam bir canavar. Christine’in sesi ona ilham
verirken reddetmesi onu sinirlendiriyor. Christine Phantom’u belki bir süre
için seviyor ama kalbi küçüklük aşkı Raoul’a ait. Sonunda Phantom’ın eline
düşünce bir seçim yapmak zorunda kalıyor ve on altı yaşındaki biri için
mantığın dibini vuruyor.
Oyunculara gelirsek… Gerard Butler’ın “This is SPARTA!”
diye bağırmayı nereden öğrendiğini bulmuş oldum. O nasıl bir ses ya? Mükemmel
olabilir mi, daha iyi bir Phantom olabilir mi? Aslında olabilir ve oldu ancak
Butler da iyi bir iş çıkarmış. (Benim için en iyi Phantom’lar Michael Crawford
ve Peter Jöback olmuştu.) Hatta iyinin ötesine geçmiş ve beni kendine aşık
etmiş diye duydum. Size söylüyorum, PS I Love You’daki adam bu adam değil.
Olamaz. Neden bu filmle hiç ödül almamış anlayamadım. Pis
ödül-veren-insanlar-topluluğu.
Shameless izliyorsanız ve filmi de yeni görüyorsanız
hazır olun. Emmy Rossum gerçekten on altı yaşında ve şarkı söylüyor. Kabul
edeyim, bence en iyi Christine değil. Tabi bu oyunculuğundan kaynaklanmıyor.
Şimdi eski Christine’lere bakınca sesleri daha güzel, yani Christine olayına
tam oturuyorlar. Ancak Emmy Rossum’un sesini pek de kulağım almadı. (Kız on
altı yaşında Gerard Butler’la öpüştü, sesi kötü olsa ne olur bundan sonra.
Gerçi sesi de güzel yani sadece şarkılara pek olmamış.) Diğer bir yandan, bence
Emmy Rossum en iyi Christine. Biliyorum, şu an kendimle çakıştım ancak
oyunculuk açısından Christine Emmy Rossum’dur. Hem Christine’le aynı yaşta hem
de hareketlerine çok iyi uymuş. Bu arada çok manyak bir fun-fact söyleyeyim: Christine’in
makyajı Phantom’ın mağarasına girerken daha kadınsılaşıyor ve koyulaşıyor.
Bunun nedeni ise olgunlaşması ve seksüel olayları keşfetmesi. Gerçi biraz garip
bir olay ama filmi izleyince anlarsınız.
Raoul rolündeki Patrick Wilson’a gelirsek… Christine’le
çocukluk arkadaşı olması için en az on altı yaşında olması gerekiyor ancak
Patrick Wilson, otuz yaşındaydı. Gerçi biraz “Prince Charming” tipinde olduğu
için çaktırmıyor. Deli gibi Phantom’cı olduğum için Raoul’a pek dikkat etmedim
ki isminden de nefret ettim. Karakteri biraz daha derin olsaydı sevebilirdim
onu. Son olarak değinmek istediğim biri varsa o da kesinlikle Carlotta
rolündeki Minnie Driver’dır. O diva davranışlarını yerim senin diye bağıra
bağıra izledim filmi. Şarkılarını kendi söylememiş ancak filmin sonunda Learn
To Be Lonely adlı şarkıyı o söylemiş. Ayrıca Joel Schumacher yönetmenlik konusunda mükemmel bir iş çıkarmış. O avize sahnesi ve başlangıç mükemmel.
Film hakkında söyleyebileceğim tek şey ise izlemediyseniz
mutlaka izleyin.
"Slowly, gently, night unfurls its splendour. Grasp it, sense it - tremulous and tender. Turn your face away from the garish light of day, turn your thoughts away from cold, unfeeling light - and listen to the music of the night!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder