Her zamanki gibi hiçbir işimi zamanında yapmamamla
birlikte Youtube’a da sardırdığıma göre benden yazı beklemeyin artık demek
isterdim. Ancak zorla okuttuğum kişiler dışında blogumu okuyan olmadığına göre
kafama esince yazıyorum. Bu arada eğer bu sefer odamı yenilemeyi başarabilirsem
odam için yaptığım projelerden de bahsedeceğim çünkü kabul edelim, mükemmel bir
el becerim var. (Çarpıldı.) Youtube’daki blogları gördükçe kendime dedim ki “Video
çekecek kadar makyaj malzemen olmadığına göre kendi blogunda adam gibi
filmlerin hakkında yaz.” Bu yüzden arkadaşımla çok uzun zaman gitmek
istediğimiz ancak tam gideceğimiz gün vizyondan kalkan bir filmden bahsetmek
istiyorum. Warm Bodies.
Warm Bodies zombiler hakkında ama bildiğimiz zombi
filmlerinden biraz daha değişik. Beyin yeme olayları kesinlikle var ancak bu
sefer zombiler tam olarak zombi değil. En azından bizim zombimiz R değil.
Sadece baş harfini hatırlayabildiği için ismi R olan zombimiz Julie isimli bir
kızın erkek arkadaşının beynini yiyince Julie’ye aşık oluyor ve onu korumaya
başlıyor. Tabi onu korumak için yanına alıyor ve zombilerin mekanı olan
havaalanına götürüyor. R, Julie’yi kendi uçağına yerleştiriyor ve onu uzun süre
orada tutuyor. Tabi zaman içinde birbirlerine ısınıyorlar. Isınıyorlar derken R
ciddi ciddi ısınıyor ve insan olmaya başlıyor.
Oyunculara gelirsek Skins dizisinden tanıdığım ve dizide
özellikle nefret ettiğim Nicholas Hoult, R’ı canlandırıyor. Skins’de her ne
kadar nefret etsem de kabul etmeliyim ki R rolüne bu dünyada Nicholas’tan daha
iyi oturacak biri yok. Gözleri zaten ölü gibi adamın o yüzden pek de
zorlandığını sanmıyorum. Çok tatlı bir zombi olmuşsun Nicholas. Güzel Julie’ye
gelirsek, tabi ki de Teresa Palmer canlandırıyor. Böyle “badass” kızları yaz
yaz, sonra Teresa Palmer oynasın. Kızın eline silah yakışıyor valla ne diyeyim.
Ay çok güzel bu kız daha fazla yazamayacağım.
Filmdeki baş düşmanlardan bahsetmeyeceğim çünkü o kadar
da önemli bir rolleri yok. R ve Julie var sadece önemli olarak. Diğerleri ise
aşık olmalarını sağlamış yardımcı karakterler gibi bir şey. Yönetmenlik
açısından rahatsız edici bir şey yoktu diyebilirim ancak çünkü göze mükemmel
olarak batacak bir şey de yoktu. Makyajlar çok iyiydi. Mekanlar da. Boş
zamanınız varsa mutlaka izleyin derim çünkü boş zaman filmi olarak gerçekten
güzel bir film.
"So much for dreaming. You can't be whatever you want. All I'll ever be is a slow, pale, hunched-over, dead-eyed zombie. What did I think was gonna happen? That she'd actually want to stay with me? It's hopeless. This is what I get for wanting more. I should just be happy with what I had. Things don't change. I need to accept that. It's easier not to feel. Then I wouldn't have to feel like this."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder