24 Nisan 2013 Çarşamba

KICK-ASS

Bugün size 2010 yapımı ancak yeni izlediğim bir filmi yazacağım: Kick-Ass.
Öncelikle Chloe Grace Moretz‘e sapıklık derecesinde olmasa da çok büyük hayranlığım bulunduğunu söylemek zorundayım. O kızla aynı yaşta olmak, hatta kızın benden sadece 9 gün küçük olduğunu düşünmek beni öldürüyor. (Burada bir deyim kullanmayı amaçlamıştım ancak İngilizce yazı yazmaktan deyimlerimizi unutmuşum, Allah belamı versin.) Chloe’yi Dark Shadows‘da görmüştüm ilk. Sonra filmlerini izlemeye başladım. Gerçekten yaşına göre çok iyi bir oyuncu. İnsanların Hit-Girl’e neden böylesine aşık olduklarını önceden bilmiyorum ancak şu saniye saçımı mora boyatmayı bile düşünüyor olabilirim. Filmi izlemeye başlayınca ne zaman gelecek bu kız diye düşündüm durdum ancak gelince mal gibi kaldım. Baktım ki minicik bir şey bu. Sonra benimle aynı yaşta olduğunu hatırladım, filmin 2010 yılında çekildiğini hatırladım yani Chloe 13 yaşındaydı. Allahım kıza bak on üç yaşında neler yapıyor… Bir de bana bak. Krizler, krizler. Bu arada ikinci filmde baya büyümüş olarak karşımıza çıkıyor ve aşırı güzel bir kız. “Game on cock suckers.” deyişini unutmayın bu kızın.
Evan Peters‘la devam etmezsem günah işlemiş olacağımı düşünüyorum.American Horror Story‘de tanıştım psikopat Tate bu sefer çok önde olan bir karakter değildi. Hatta öylesine duruyordu. Esas oğlanın yakın arkadaşı olduğu için filmde pek bir etkisi yoktu, zaten ikinci filmde yokmuş. Öğrendim ve üzüldüm. Hit-Girl’le mükemmel olurlardı.
Lyndsy Fonseca‘yı ise esas oğlanımızın aşık olduğu ancak ulaşamadığı güzel kız rolünde görüyoruz. Onu Nikita‘da sürekli insanları döverken görmüşken böyle bir filmde ancak bilgisayar karşısında ağlaması bünyeme ağır geldi. Ben de ağladım o sahnelerde. En romantik, en acıklı filmlerde ağlamayan ben Kick-Ass’de kıçımı yırttım, evet.
Red Mist rolündeki Christopher Mintz-Plasse o zamanlar kaç yaşındaydı bilmiyorum ancak şu an imdb sayfasına bakıyorum ve hayvan gibi. Ya yaşını küçük gösterdiler filmde ya da üç yıl içinde üç kat falan büyüdü adam. Filmde aşırı gıcık oldum itiraf edeyim, çok da beğenmedim çünkü genelde boş boş bakmaktan ve kapı dinlemekten başka bir iş yapmıyordu. Ancak ikinci filmde karşımıza The Motherfucker diye çıkacak ve fragmandaki halinden baya umutluyum.
Filmin başında kafamı masaya çarpa çarpa güldüğüm kişi Nicolas Cage‘di. Ancak karakteri ne şaka yapan ne de bir komik hali olan biriydi. Yarıla yarıla güldüğüm şey bıyık-sakal karışımı şeylerdi. Hatta arkadaşıma “Şu filmi izle Nicolas’ın bıyıklarına ağlayacaksın.” dedim. Normalde onu hep baş rollerde görmeye alışık olduğumdan burada biraz garip geldi. Bu arada filmde Batmankostümünde Big Daddy‘yi oynuyor. Size de emin olmadığım bir bilgi vereyim, emin değilim ama haberiniz olsun: Sanırım Batman rolü için Cage’e teklif göndermişler ancak rol için doğru olmadığını söyleyip geri çevirmiş. James Bond rolü için de olabilir. Her neyse… Eğer adamın içinde kaldıysa bu filmde Bid Daddy’yle Batman olayını da çözmüş oldu.
Filmin baş rolü olmadan kapatmayacağım yazıyı. Hatta biraz daha uzun yazmayı planlıyorum. Aaron Taylor-Johnson filmimizin esas oğlanı Dave/Kick-Ass olarak karşımıza çıkıyor. Genelde hiç oyunculuğa bakmadan filmlerde bir karakteri sevip sevmemeyi tipine göre belirlediğim için filmin başında pek ısınamadım. Ancak Dave bir bıçaklandı, o zaman öldüm bilgisayarın başında. Big Daddy’yle yakalandıkları zaman ağlamaktan gebertsem de kendimi filmin sonunda bir bakmışım, “Çok tatlı buuu.” diye bağırıyorum. Yine de adam gibi bir yönden bakacak olursak böyle bir gençlik filmi için çok doğru bir seçim olmuş. Hatta gençlik filmini klasik kategorisinden çıkarıp gerçek bir kahramanlık filmi yapmış. İkinci film için fragmanda doğru gördüysem baya kas yapmış. 
Oyuncuları bitirdiğime göre aklımda kalan diğer şeylere geçebilirim. Öncelikle filmde aksiyon ve heyecan asla düşmüyor. Genel olarak aksiyon filmlerinden nefret ederim ancak Kick-Ass bu sahnelerde insanı hiç sıkmıyor. Aksine çığlık attırıyor. Müziklere gelince açıkça söylemeliyim ki filmlerde Joan Jett‘in Bad Reputation şarkısının kullanılması yetti artık. Başka kick ass şarkı mı yok abi? Hayır, şarkı çok güzel evet ama her şeye de koyulmaz. Bir ölçü var. Sanırım filmle ilgili aklıma gelen tek kötü yön de bu şarkının kullanılmasıydı.
Bu arada ikinci filmde kadroya Jim Carrey katılıyor.
Basit bir film gibi gelebilir ancak film bittiğinde söyleyeceğiniz şeyi söylüyorum:
  • That was… fucking awesome!
“I always wondered why nobody did it before me. I mean, all those comic books, movies, TV shows. You think that one eccentric loner would’ve made himself a costume. I mean, is everyday life really so exciting? Are schools and offices so thrilling that I’m the only one who fantasized about this? Come on, be honest with yourself. At some point in our lives we all wanna be a superhero.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder